Bir gün avare gezerken sahilde;
Üç martı ilisti gözlerime
Üçü de ayrı siirlerin mısrası
Üçü de apayrı âlemlerde
***
Birinci martı iriydi inadına
Yani bir kustan beklenilmeyecek kadar
Ve diriydi bakısları
Sersem balıkları
Daha iyi kesfedebilmek için
Günden evvel iner denize
Pek önem verirdi isine
Bütün gayesi çalısmaktı
Midesine ve disine
Yine bir gün heyecanla uçarken
Irice bir balık ilisti gözüne
Lâkin hırsından hesaplayamadı
Vapurun pervanesini
Deniz, utanarak tasıdı günlerce
Anlamsız cenazesini
***
Ikinci martı çelimsizin tekiydi
Uyumaktı onun en büyük isi
Kanatlarını kullanmaktan nefret ederdi
Bunun için, kus kanunlarına göre
Yasaklıydı belki
Vapur güvertelerinden
Gülen insanların attığı
Simit parçalarıyla geçinirdi
Bir zaman geldi ki
Hem de günesli bir bahar günüydü
Fırıncılar greve gitti
Simitle geçinen ahmak martı
Bırakın söyle yorulmayı
Denize bile dalamadı
Günden güne eridi bir iskelenin basında
Pismanlık vardı
Son kalb atısında
***
Üçüncü martı
Kus olmanın mutlulugunu bildi
Gögün ve denizin sırrına erdi
Gözlerini ufuklara dikerek
Kanatlanıp giderdi
Kimse bilmezdi onun nerde dogdugunu
Ne yiyip, ne içtigini
Aksam olunca nereye gittigini
Ihtimal ona göre
Kus mutlaka göklerde ölmeliydi
Ama kanatların felç olup
Yere çakılsın
Ama bir keskin nisancı
Pesine takılsın
Zaten kusa yakısan da
Bu degil miydi?