Esip giden zamanın kollarında savrulan yapraklar geride kalanlara hüzünle bakar.Ama rüzgâra tutunup yeni umutlara yelken açar. Dallar bir vardır, bir yoktur aslında.Ve rüzgâra umut bağlayan başka yapraklarla kucaklaşır. Birine bağlanır ve rüzgârdan destek alır sadece.Rüzgârın ona ne getireceğini bilmeden. Sevgi gibi, aşk gibi duygularla koptuğu daldan yere düşene kadar dans eder o yaprakla.
Zaman sevdayı bitirene kadar. Zamana tutunur, rüzgâra tutunur.
Ve bir an gelip kendini yerde bulur. Aşıklar unutur, dünya unutur yaprakların aşkını.
Bir bu sevdayı koynunda büyüten rüzgâr unutmaz…
Ve yaprak rüzgâra fısıldar aşkının masalını…
Araya ayrılık girdi mi sevdalının rüzgârı çağırması bundandır ki,
bir tek onları bir araya getirdiği gibi ayıran rüzgâr yardım eder sevdalıya…
Benim sevdam, varlığımın anlamı olan, fark etmesen de uzaklığına ve tüm zorluğuna rağmen rüzgâra tutunmaya çalışan bir yapraktır aşkım…
Yokluğundan bile anlamlar türettiğim, anlamsıza bile anlam katan sen;
unutsan da, unutulsan da, unutulmuş zindanına hapsettiğin kalbim adını fısıldar.
Ağzımdan çıkan her nefes rüzgâra kapılıp sana eser.
Bir rüzgâr bilir bunu, bir de sevenler. Bir eski masaldır şimdi, kulaktan kulağa fısıldanır sevdalılar arasında:
”Ayrılıktan korkma sevgilim, beni özlersen rüzgâra dön ve adımı fısılda. Sesin bana geldiği gibi o rüzgâr sesimi getirecektir sana